17 Ekim 2015 Cumartesi

Tarihe not:su siralar neler yapiyorum

Karanlik bir dönemden geciyoruz su siralar. Cok karanlik ve hüzünlü. Insanlar ölüyor ve siddet devam ediyor. Umarim isler daha kotulesmez ve umarim 2 hafta sonraki secimle aydinlik gunlere giden ilk adimi atmis oluruz.
Hayat devam ediyor yine de. Ben de bu arabesk yasamin icinde kulagi tirmalayan bir ses olmaya çalışıyor, kendi senfonimi yasamaya calisiyorum. Bi kere dunya tatlisi iki yavrum var, onlarla vakit qecirmek cok guzel. Hala ilk dogduklari zamanda oldugu gibi eve kosarak gidiyorum, onlari opucuge bogmak icin. Hic mi birbirimizi yemiyoruz, yemez miyiz, hele doruk yok mu doruk, tam bir basbelasi olabiliyor:) ama yine de dunyanin rn tatli oglu bence o. 2-3 yasindaki tatliliklari kalmadi ama bu sefer de o tatli konusmalari yokmu, onlari dinlemek o kadar keyifliki :)
Baska neler yapiyorum. Su siralar bir yandan Excelent isimli excel add-ini üzerinde çalışıyorum bir yandan da insanlarin bunu indirecegi web sayfam uzerinde calisiyorum. Yilsonuna bitirmeyi planliuorum. Bakalim kendime verdigim bu hedefi tutturabilecekmiyim.
Bir yandan cocuk gelisim kitaplarimi okuyor diğer yandan benim icin bir hobiden de ote olan hatta tutku diyebilirim evrenbilim, kuantum teorisi, evrim teorisi ve bilinç konularindaki kitaplari ardi arkasina devirmeye devam ediyorum. Tabi su sira Excelent nedeniyle okumalar yavasladi. Okumalar yavasladi amat bu tutkularimi konuyla ilgili filmlerle de gidermeye calisiyorum. Simdi kayinpederle bizde ve birazdan meltemle birlikte Marsli filmine gidecegiz.
Son olarak spor faaliyelerime de degineyim. Bu yazin basindan beri duzenli olmasa da mumkun oldugunca her haftasonu bisiklet suruyorum. Hatta bu sabah da bi 15 km surdum. Yeri gelmisken belirteyim, biz turklerin medenilestigini tek bir seye bakarak soyleyecegiz, trafige. Ne zaman ki soforler birbirine saygili oldugundda, yol kapmaya calismadiginda, kavsaklarda yogunluk varken yolun ortasında durmak yerine yerinde beklediginde ve trafigi altüst etmediginde, bisikletlilere ve yayalara saygi duyduklarinda v.s v.s iste o zaman medenilestik diyecegiz, ki yakin gelecekte biyle birsey beklemedigimi uzulerek belirtmek isterim.

Iste boyle, tarihe kucuk bir not dusmek istedim.
Saglicakla kalin


12 Eylül 2015 Cumartesi

Çifte Standartlar Dünyası




Hayatın her alanında karşılaşıyorum çifte standartlarla. Ben de yapmıyor değilim tabiki. En çok da politik, tarihi ve dini konularda çıkıyor bu konu karşıma.
Bunların farkında olduğumuzda belki biraz daha dikkatli yorum yapar, ve belki biraz daha empatik insanlar oluruz diye düşünüyorum.

İşte size birkaç örnek:(Hemen baştan söylemek isterim ki, tamamen tarafsız konumdayım, olumlu/olumsuz bir örneği savunduğum düşünülmemelidir)

- Müslümanlar canlı canlı kurban keserken bu ibadettir, ancak Çinliler yine kendilerinin ayini olan canlı canlı köpek pişirdiğinde bu vahşettir.(Gerçi bu eleştiriyi yapanlar içinde istakoz yiyen kişilerin olması da ilginçtir, sanki istakoz ağaçta yetişiyor)

- Atatürk tek başına mı kazandı lan Kurtuluş Savaşını diye Atatürkün askeri dehasını önemsiz göstermek isterler, ama herhalde onlara göre Fatih İstanbulu tek başına almıştır, Kanuni de Fantastik Dörtlü üyesi olup iki kolunu şöyle bi uzatarak Viyanayı çepeçevre sarmış ve kuşatmıştır. (Atatürk kadar taş düşsün başına Shrek seni)

- Özellikle muhafazakar kesim Gavur kelimesini hakaret amaçlı kullanır, ama o çok sevdikleri Osmanlı padişahlarının nerdeyse hepsinin anasının Gavur olduğu söylendiğinde sesleri çıkmaz.

- Türkler Avrupayı inletirken ses yok, hatta bunu övüne övüne anlatırlar; ancak Amerika aynısını yaparken Şeytan addedilir.(Herkesin bi şeytanlık sırası var kardeşim)

- Biri sokakta bi kediye/köpeğe kötü davrandığında alçaktır, pisliktir, ama kendisi kebapları mideye indirirken bu kadar düşünceli değildir, herhalde etin yerden çıktığını düşünüyor(Zalım seni)

- Tayyip neden sarayda kalıyor diye sorarız ama Atatürk neden Dolmabahçe'de kaldı diye sormayız.(Çünkü Atatürk ne yapsa doğrudur, o sorgulanamaz, hadsiz!)

- Türkler, Anadoluyu işgal edip Bizanslıları(Rumları) yurdundan ederken masum, Yunanlar eski vatanlarını geri almak istediklerinde haydut olurlar.(Hain Constantin)

- Çoook eskilerden biri çıkıp da "Ben tanrıyla konuşuyorum" derse Peygamber denirdi, şimdi ise böyle kişilere deli/meczup denir. Neden?

- Atatürk devrimleri yaparken(ki bunların bir kısmı beraberinde yasaklamalar getirirdi;şapka-fes gibi) devrimcidir, büyük adamdır, aynısını muhafazakarlar yaptığında ya tü kaka, ya görmezden gel.

- Türkler kürtlere dışkı yedirdiğinde, popolarına jop soktuğunda, sistematik bir şekilde asimilasyona tabi tutmaya çalıştığında ses yok, şehit haberleriye keyifler kaçtığında zalim teröristler.

- Devlet, vatandaşlara karşı korkutucu(terrifying) bir iş yaptığında o Devlettir, ama bir grup insan devlete karşı yapınca adı terörist olur. Kimse de nedenini sorgulamaz, sanki insanlar durup dururken devlete sataşmışlardır.(Bkz:Gezi olayları, hepimizi terörist ilan etmediler mi?Hatırla, sen de oradaydın, ulan hepiniz oradaydınız be!)

- Doğulu/Ortadoğulu birisi bi kabahat işlediğinde herkes üstüne çullanır. Bi batılı aynısını yapsa hafif bir kınama yeterli olur.

- İnsanlar, hayvanları köleleştirip bir de sonrasında onları afiyetle yiyince hiç sorun yok, Uzaylılar dünyayı işgale geldiğinde Yaratık da olurlar Canavar da(Sensin yaratık)

- Avrupa ülkelerinde bi hintli kendi özel başlığı ile dolaştığında, avrupaya ne kadar özgürlükçü deriz, burada türban(siyasi simge olsun olmasın kime ne) giymek isteyenler ise gerici yaftasını yemekten kurtulamaz.

- Kürtler şöyle kürtler böyle falan filan, ama sözkonusu Uygurlar olunca auuuuuwwww.

- Hz.Muhammedin 12 hanımı (aslında daha fazladır, resmi literatüre 12 girmiştir) olduğunda o onları korumak için evlenmiştir, gayet normaldir, şimdi 4 karısı olana yuh çekilir. (Belki onlar da koruyacak kardeşim nereden biliyorsun)

- Atatürk, Musul ve Kerkükü İngilizlere bırakarak başarısızlık gösterdi diyorlar, ama Süleyman Şah Türbesinin komedi bir şekilde taşınmasını destan gibi anlatıyorlar(Valla bak paşam mezardan çıkıp kovalayacak sizi. Benim eleştirilerim gibi görece daha makul eleştiriler yapsanız kimse gülmeyecek size ama artık kabak tadı veriyorsunuz)

- Bir zamanlar Bulgarlar Türkleri asimile etmeye çalışıyor diye onlara çok kızar, küfrederdik, Aydan Şenerli filmleri izler ağlardık, ama biz Türkler Kürtleri asimile etmeye kalktığımızda ses yok, (Zaten sonra onlara terörist diyip işin içinden kurtulduk)

- İngilizlere kızarız, hindiye Turkey dedikleri için, ama biz de baharata baharat(yani Hindistan) deriz. Çünkü baharat bu topraklara oralardan gelmiş, tıpkı hindinin İngiltereye arap topraklarından gelmesi gibi, ki o zamanlar arap toprakları Osmanlıdaydı, o yüzden Turkey demişler)(Muz cumhuriyeti şeklinde bir hakaret ifademizin de olduğunu unutmamak lazım)

- Atatürk Güneş Dil Teorisi gibi uçuk fikirleri savunurken milliyetçi,vatansever ve zamanının ilerisinde denir, Tayyip Erdoğan veya başka bir muhafazakar benzer uçuk bir şey söylediğinde dalga geçilir.(Hepsine gülelim kardeşim)

- Kemal kılıçdaroğlu SGK'yı batırdı, yolsuzluk yaptı derler, ama 17-25 aralık için Günah İşleme Özgürlüğüne karışmayın derler.

.....daha çok var ama ara ara ekliycem artık.

11 Ocak 2015 Pazar

Yasam ve ölüm


Bu yazimi, bu hafta 22 yasinda kaybettigimiz Ugurumuza ithaf ediyorum.

Kabul etmek gerekir ki icinde yasadigimiz dünyanin iyi yönleri olsa da çok boktan bir dünya. Hayvanların canlı canlı birbirini parcaladigi, yine insanlarin hayvanlari canli canli kestigi, kadinlarin ve hatta bazen erkek cocuklarin tecavuze uğradığı, yaslilarimizin tabiriyle sıralı ölümlerin olmadığı, gencecik çocukların topraga verildigi boktan bi dunya. Icine dogdugumuz bu dunyanin baslangic sartlarini degistiremeyecegimize gore mevcut pisligi nasil azaltabiliriz diye kafa yormali insanoglu. Bu yazimda bu sorunlardan ölüme, özellikle vakitsiz ölüme deginmek istedim.

Konuya öncelikle bilimsel ve felsefi acidan(biraz duygusuz ve soguk gozukebilir, üzgünüm) bakmak isterim sonra da siyasi ve yönetsel açıdan irdeliycem.

Ölümü bir SON anlaminda ele alırsak ölüm diye birşey yoktur aslinda, zira bir yokolma olgusu yoktur ölümde, onun yerine dönüşüm vardır. İnsan vücudu dahil tum madde nerdeyse tamamen boşluktan oluşur. Maddeyi kati halde gösteren sey maddenin kendisi değil atomlar arasındaki elektromanyetik kuvvettir. Sadece toplu ignenin milyarda birinden kucuk bir parcamiz uzayi isgal ettigi düşünülen maddeden(proton, elektron ve nötron) oluşur ki bunlar da saf enerjinin higgs alanı ile iliskiye gecmesi neticesinde kutle kazanip uzayi isgal eder ve einsteinin unlu denklemine gore bu madde de enerjiden baska birşey degildir. Bu durumda eger biz boşluktan oluşan bir enerji kumesiysek öldüğümüzde de ortadan kaybolan bir madde yoktur, dönüşen bir enerji vardir ve bu enerji tekrar yeryüzünde başka hayatlara katilarak varlığına devam eder. Peki bizden ayrılan kimdir, nedir? Ölen kişinin karakteridir, bilincidir, sesidir, gülüşüdür, ağĺayışıdır, üzüntüsüdür...Peki ondan kalan sadece fotoğrafları mıdır, videolari midir? Bence değildir. Onun sevdiği filmleri izlemek, onun okuduğu kitaplari okumak, dinledigi muzigi dinlemek, onun konuştuğu insanlarla konuşmak, varsa onun takip ettigi davayi devam ettirmek, yine varsa üyesi olduğu dernege uye olup onun amacina katkida bulunmak v.s bizi onunla bağlantıda tutacaktır. Hatta güç yetebiliyorsa adina bir vakif/dernek kurup burs vermek, muhtaclara yardimda bulunmak onu aramizda tutar. Bu arada yeri gelmişken organ bağışından da bahsetmekte fayda var. Ölen kişinin organlarının başka insanlara takılmasıyla hem o kişiler hayat bulacak hem de o kişinin bir parçası da hala yaşamaya devam edecektir.
Peki kisinin ozvarligina ne olur? Cogumuz buna ruh der ama ben bilinc diyeceğim. Bilinc o kadar derin ve hala tam cozulememis bir konu ki, net bisey demek mumkun degil. Inancim (daha doğrusu inancsizligim) geregi cennet ve cehennem olayına girmiycem tabiki ama icinizi rahatlatacaksa kisinin bilincinin kollektif bilince katıldığını ve bu şekilde varlığına devam ettigini düşünebilirsiniz. Özetle;  ölüm bizden maddi birsey koparmaz, çünkü madde zaten boşluk ve enerjidir dedik. Deneyimleri koparamaz, çünkü ondan kalanlarla o deneyimleri hayatta tutabilir onun adını çeşitli şeylerle yasatabiliriz dedik. Bilinci kaybolmaz, kollektif bilince katilir dedik. O halde nedir bizi uzen ölümün soğuk yüzünde. Kendi açımızdan bakınca ölenle yeni deneyimler yasayamayacagimiz olgusudur. Olen acisindan bakinca da onun özellikle erkenden ayrildiysa, yaşaması olası deneyimleri yasayamadan gitmesidir.  Baglayacak olursam, hayatin özü ve anlami deneyim yaratmaktir bence ve insanlar sevdikleriyle olası tüm deneyimleri ertelemeden yaşamalı ve ölüm geldiğinde "iyi ki" sayımızın "keşke" sayısından çooook daha fazla olmasını sağlamaya çalışmalıdır.

Gelelim olayı siyasi açıdan ele almaya.
Ölüm oranlarini azaltmak icin bir devlet neler yapabilir? Öncelikle dört kolla bilime sarilmalidir. Mesela bugunlerin haberi olan konuyu ele alalim:hastanelerde imam v.s istihdam edilmesi. Bu habere inanmak istemedim ama malesef 3.milenyumun turkiyesi bu halde. Peki olmasi gereken nedir. Benim cizgimi bilen bilir, ben dine de dolayısıyla diyanete de karşıyım. Diyanet lağvedilse ve onun bütçesi sağlık ve bilimsel arastirmaya ayrilsa çok can kurtulur, cok anababanin gözyaşı engellenir. Bunun ortası yok, ya bilime sarılıp duran kalpleri calistiricaz, hatta kalp durmadan once yedek kalp devreye girecek ve kisi kalp krizi gecirdigini bile anlamayacak,  ya da varligi şüpheli ilahın takdirine baglamaya devam edeceksiniz sevdiklerinizin vakitsiz ayrılışını. Ya her cocuk dunyaya geldiginde devlet tarafindan DNAsi incelenip genetik sorunları tespit edilip önceden tedbir alinacak, ya da 'mekani cennet olsun, allah daha cok seviyomus yanina almis' laflarini duyacaksiniz, o an çocuğunuzun cennete mi cehenneme mi gittigini hic dusunmeden, tek dileginiz ve dusuncenizin cocugunuzun yaninda olmasi iken. Ya hastanedeki imamin 'imani ve ameli iyiyse cennete gider' zirvasini dinlersiniz ya da 'yeni gelistirilen ... teknigiyle hayatta tutabildik veya ölümden döndürdük' diyen cerrahin Altın degerindeki ellerini öpüp öpüp durursunuz. Seçim sizin. Diyanetin ortadan kalkmasi icin ne yapilmasi gerektigine siz karar vereceksiniz. Ya da yukardaki gibi binlerce farkli senaryoyu yasadiginizda iki alternatifinizin oldugunu hatirlarsiniz.

Rahat uyu Ugurum...